Bu Blogda Ara

1 Temmuz 2020 Çarşamba

“Bir varlığın gelişmesi demek; insanlık ailesinin gelişmesi demektir.”

Bilimin morfo genetik alanlar dediği alanlar ve atom altı parçacık düzeyindeki gözle göremediğimiz iletişimi nedeniyle; birbirimizin yaşam planlarını doğru gerçekleştirmeden etkileniyoruz yani bireyler kendi planlarına uygun bir duruş içinde olduklarında, ortaya çıkarttıkları, evrenle uyumlu enerjiyi önce en yakın arkadaşlarına sonra çevrelerine ve genel anlamda da dünyanın herhangi bir yerinde bu tip bir enerjiye ve duruşa ihtiyacı olan herhangi birine de göndermekte ve yararlanmasını sağlamaktadır.
Aslında dünya üzerindeki tüm ışık işçileri veya ruhsal yollarına uygun yaşayan tüm insanlar, gezegenin iyileşmesine ve enerjisini yükseltmesine katkıda bulunuyor.
Dünyanın beklenen gelişiminin sağlanabilmesi için üzerinde yaşayan varlıklarında kitlesel bir gelişimle katkıda bulunmaları gerekmektedir ki bir sıçrama meydana gelebilsin.
Bu sadece, varlıklar gelişirse gezegende gelişir gibi basit bir açılımla açıklanamaz. Dünya gezegeni de canlı olduğu için kendiside bir gelişim, değişim süreci geçirmektedir.Tıpkı her şey gibi. Ama gezegenin kendi kendine değişmesi ve gelişmesi yeterli değildir.
Varlıklarında kitlesel değişimleri gerekmektedir. Bu tip büyük değişimler her anlamda canlı varlıkların değişimine neden olmaktadır. Var olan türlerin bir kısmı yeni enerji biçiminde var olmamakta ya da var olmayı sürdürenler ise pek çok genetik değişime uğramaktadır. Moleküler düzeyde değişimler görülmektedir. Bunlar fizikteki yansımalardır elbette. Yani bizlerin fizikte rahatlıkla tespit edebileceği şeylerdir. Tabi bunların olmasının altındaki ana neden, enerjilerin ve frekans aralıklarının değişmiş olmasıdır. Ve böylece yeni enerji alanları, yeni sistemler doğurmaktadır. Ve var olan canlılarda değişimler izlenmektedir.
Işık işçilerinin katkısı nedir?
Işık işçileri ve kendini ışığa hizmet ediyor kabul eden herkes, aslında kritik etkiyi ve sıçramayı oluşturabilmek için uğraşmaktadır. Bu tip uğraşlar, gezegenin ihtiyaç duyduğu kitlesel yenilenmelere katkı sağlar ve bir yandan da her birey kendi yaşam planlarının gereği olan gelişim icaplarını yaşayarak hem kendinin aydınlanmasına hem diğerlerinin aydınlanmasına hizmet eder.
Kitlesel değişimler çok büyük operasyonlar olduğu için, bizim görebileceğinizden çok daha geniş ve büyük kolları vardır. Bunlardan bir tanesi de ışık işçileriyle bağlantılı çalışılan bölümdür. Amaç, onlar aracılığıyla, gerekli olan değişimin gerekli bazı işlerini yerine getirmektir. O yüzden ışık işçilerinin nasıl durduğu çok önemlidir elbette. Henüz kendisi değişimi idrak edememiş, o bilince varamamış, ilkelerden uzak, belli bir şuur halinden uzak ve uyanmamış bir ışık işçisi ile ne yapılabilir ki? O zaman o da tıpkı diğerleri gibi uyandırılma ihtiyacı içinde olduğundan, diğer ışık işçilerinin onu da uyandırması gerekecektir.
Herkes düşündüklerinden ve yaptıklarından sorumludur ama sorumluluğu da bu noktada belirlemeye çalışmak çok yararlıdır. Gereksiz sorumluluk duygusu da yük oluşturur ve yürüyüşü ağırlaştırır.
Örneğin siz gelişmek ve geliştirmek şuuru ile aydınlanmış ve açılmış iseniz ve herkese de bunu verebilmek ve yayabilmek düşüncesi içinde iseniz ama vermeye çalıştığınızı herkes alamıyorsa siz daha fazla ne yapabilirsiniz ki!... Önemli olan sizin çabanız ve iyi niyetli destek çalışmanızdır. Ama varlıkların özgür irade ve seçimleri vardır. Almak istemeyen bir varlık için fazla bir şey yapamayabilirsiniz ve bunun için de üzülüp kendinizi yıpratmamanız, ona da anlamıyor diye kızmamanız ve olayı akışına sevgiyle bırakmanız daha verimli sonuçlar sağlar.
Herkesin birbirinden sorumlu olduğu doğrudur. Gelişmek ve geliştirmek yasası dahilinde bu doğrudur ama bu sorumluluğun, iyi niyetli düşünce ve çaba sınırlarını korumakta fayda vardır. Aksi halde siz kendi yaşam programınızı nasıl yaşayacaksınız? Bu kadar etrafınızla ilgilenirseniz, kendi içinizde neler olup bittiği ile nasıl ilgileneceksiniz? Sorumluluğun şuurunda olmak ve öyle davranmak, kendi programını gerektiği gibi uygulama çabası içinde olmak herkes için yeterli ideal bir ölçüdür.
Bir olayın veya olgunun ortaya çıkabilmesi için kritik bir etkinin, bir sıçrama hareketinin bulunması gerekir. Evrensel yasalar bu şekilde çalışmaktadır. Eğer bu kritik etki oluşmuyorsa olay gerçekleşmez. Yani varlığın hem oluşumunda hem de dağılımında kritik etki yasasından söz edebiliriz. Dolayısıyla, hem düzenli hem de düzensiz rastlantıların gerisinde duran yasa Kritik Etki yasasıdır. Öyleyse her bir birey kendi yaşamı ve ilkeler karşısındaki evrenle ve yasalarla uyumlu veya uyumsuz duruşu ile bu sıçrama hareketinin oluşmasına zemin hazırlıyor ya da gecikmeye katkıda bulunuyordur yani buradan hepimiz istesek de istemesek de bütünü etkiliyoruz anlamı çıkmaktadır.
Dünya gezegeninin enerjide bir kuantum sıçrama yapabilmesi, kitlesel şuuru yükseltebilmesi için Bireysel Gelişim oldukça önemli aşamayı işaret eder. Sadece varlığın gelişimini amaçlayan tüm yollar ve araçlar kullanılabilir. Bu yolların herkese göre değişik olması da çok sağlıklı ve olumlu bir göstergedir. Günümüzde yaşanan kaosun ve kaotik etkilerin de bu perspektifte ele alınması çok yararlı olur. Bu da Kaos’un bir anlamı olduğu ve düzenin ancak ondan ortaya çıkabileceği ve kendiliğinden kurulabileceği bilgisidir. Kaos ve dejenerasyon da gereklidir ki yeni bir yapılanmaya geçme arzusu bireylerde ve toplumlarda büyük isteğe dönüşecek şekilde uyansın. İnsanlık ailesinin yaşadığı tüm olayların, dinamik sistemler halinde hayal bile edemediğimiz girift kurallara göre çalıştığı bilgisini kuantum fiziği günümüzde çok net anlatmaktadır. Atom altı parçacıklarda olup bitenleri bütüne yansıtmak mümkündür.